İngilizce “share” ve “over” kelimelerinin birleşiminden oluşan bu tanım, “aşırı paylaşmak” anlamına geliyor. Oversharing, kişinin kendi kişisel hayatı hakkında gereğinden veya uygun olandan daha fazla detay ve bilgi paylaşmasına denilmektedir.

Aşırı Paylaşımın (Oversharing) Getirebileceği Riskler

Günlük hayatta sıkça kullandığımız sosyal ağ uygulamaları sayesinde hem iletişim ihtiyacımızı karşılayabiliyor hem de bilgi ve deneyimlerimizi diğer insanlarla paylaşabiliyoruz. Bununla birlikte gerekli tedbirleri almazsak, hayatımıza dair istediğimizden daha çok bilgiyi düşündüğümüzden daha geniş bir kitleyle paylaşmamız mümkün hale gelebilecektir.

Örneğin çeşitli çevrim içi etkinlikler kapsamında;

• “İlk öğretmeninin adı neydi?”
• “En sevdiğin arkadaşının ismi nedir?”
• “Galerindeki son fotoğrafı paylaş.”
• “Kopyala-yapıştırdaki son kalan bilgiyi göster.”
• “Şuan neredesin?”
• “E-postanı tersten yaz.”

gibi birtakım soru ve yönlendirmelere ilişkin vereceğimiz cevaplar sayesinde, farkında olmadan hayatımıza ilişkin pek çok bilgiyi paylaşabiliyoruz.

İlk başta eğlenceli gibi gözükse de, dikkat edilmediği taktirde bu durum kendimizi ve yakınlarımızı potansiyel hedef haline getirecek, yaşamımız ve geçmişimize ilişkin bilgiler çevrim içi ortamlarda kullandığımız güvenlik sorularının tahmin edilmesine yol açabilecektir.

Bu nedenle istem dışı aşırı paylaşım yapmayı azaltmaya ve çevrim içi mahremiyetimizi korumaya yönelik şu adımları atabiliriz:

• İnternet ortamına aktardığımız bilgileri tam anlamıyla silmek mümkün olmayabilir. Dolayısıyla ne paylaştığımızı iyi düşünmeliyiz.
• Fotoğraflarımızı veya diğer kişisel verilerimizi herkesle mi, arkadaşlarımızla mı, yoksa yalnızca belirlediğimiz kişiler ile mi paylaşmak istiyoruz, buna karar vermeliyiz. Kişisel verilerimizi içeren bilgileri kimlerle paylaştığımıza çok dikkat etmeliyiz.
• Sosyal ağlarda bağlantılı olduğumuz kişileri çeşitli aralıklarla gözden geçirmemiz önemlidir. Bu çerçevede “Arkadaş”, “Yakın Arkadaş” ve benzeri listelerimizi gözden geçirmeliyiz.